Bugun...


NEVÜ’lü Akademisyenler, Kültepe-Kaniş Bölgesinde Arkeolojik Kazı, Restorasyon ve Konservasyon Çalışmaları Yürütüyor
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Cam Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muharrem Birol Akalın ve Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Burcu Tüysüz, Kültepe-Kaniş bölgesinde arkeolojik kazı, restorasyon ve konservasyon çalışmaları yürütüyor.

NEVÜ’lü Akademisyenler, Kültepe-Kaniş Bölgesinde Arkeolojik Kazı, Restorasyon ve Konservasyon Çalışmaları Yürütüyor
+ -

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Cam Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muharrem Birol Akalın ve Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Burcu Tüysüz,  Kültepe-Kaniş bölgesinde arkeolojik kazı, restorasyon ve konservasyon çalışmaları yürütüyor.

Kültepe stratigrafisinde 3. tabaka ile temsil edilen Hellenistik Dönem’e (MÖ. 330-30) ait çalışmalar Arş. Gör. Burcu Tüysüz tarafından, Kültepe-Kaniş kazılarında ortaya çıkarılan eserlerin özgünlüğünü bozmadan ömrünü uzatmak amacıyla çeşitli yöntemlerle uygulanan restorasyon ve konservasyon çalışmaları ise Dr. Öğr. Üyesi Muharrem Birol Akalın tarafından gerçekleştiriliyor.

Kültepe-Kaniş Arkeolojik Kazıları

Kayseri il merkezinin 21 km kuzeydoğusunda, Karahöyük köyü sınırları içinde, Kızılırmak kavisinin 16 km güneyinde bulunan Kültepe, Erciyes Dağı’nın eteğindeki yerleşim yeri olarak Karasu’ya karışıp Kızılırmak’a dökülen Sarımsaklı Deresi’nin alüvyon birikintileri ile zenginleşen, bereketli bir ova üzerinde kurulu şekilde yer alıyor.

Ülkemizin adını dünyaya duyuran en önemli kültür varlıklarının başında gelen Kültepe, 1948 yılından itibaren arkeolojik kazılarda gün ışığına çıkarılan mimari yapıları, arkeolojik eserleri ve bunların yanında keşfedilen on binlerce çivi yazılı tableti ile gelişmiş olan eski uygarlıkların tüm dünyada tanınmasına katkı sağlıyor.

1948 yılından itibaren arkeolojik kazılarda gün ışığına çıkarılan mimari yapıları, arkeolojik eserleri ve bunların yanında keşfedilen on binlerce çivi yazılı tableti ile gelişmiş olan eski uygarlıkların tüm dünyada tanınmasına katkı sağlıyor. Kazılarda keşfedilen çivi yazılı tabletler, ülkemizde açığa çıkartılan yazılı belgelerin en erken tarihli olanlarından. Bu nedenle Kültepe, Anadolu tarihinin başlangıcı olarak kabul ediliyor. Hepsi özel şahıslara ait olan bu tabletler, eski çağ dünyasındaki en büyük özel arşivleri oluşturması nedeniyle 2015 yılında Kültepe Eski Asur Tüccar Arşivleri UNESCO Dünya Bellek Kütüğü’ne kayıtlı halde. Asurlu tüccarların arşivlerinin yanı sıra Kültepe Örenyeri 2014 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici listesine alındı.

Günümüzden 4 bin yıl önce Anadolu ile Kuzey Mezopotamya arasında kurulan kuvvetli, sistematik ve yaygın bir ticaret ağının Anadolu’daki merkezi Kültepe-Kaniş olarak geçmekte.  Bu ticaret ağı sayesinde Asurlu tüccarların getirdiği çivi yazısı ile tanışan Anadolu insanı ilk kez Kültepe’de okuma yazmayı öğreniyor. Bu yönüyle Anadolu’da tarihi çağların başladığı yer olan Kültepe, döneminin önde gelen ticaret, bilim, sanat ve kültür merkezi olarak kabul ediliyor.

Kültepe, höyük-yukarı şehir ve aşağı şehir (karum/Hellenistik ve Roma Dönemi için nekropolis) olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Hemen hemen bir daire biçimindeki höyüğün çapı yaklaşık 550 metre, yüksekliği ise ova seviyesinden itibaren 21 metre. Aşağı şehrin sınırları ise henüz kesin olarak bilinmemekle beraber çapı en az 2.5 kilometre’dir Bu yerleşim höyüğü, kuzey, doğu ve güney yönlerden, bir hilal biçiminde çevreleniyor. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda beş farklı çağa ait 18 yapı katı saptanırken, tabaklanmanın sıra düzeninde en erken evre Erken Tunç Çağı I’in ilk safhasına, en geç evre ise Roma Dönemi’ne ait.

Kültepe’de ilk bilimsel kazı çalışmaları 1948 yılında Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığında başladığı biliniyor. 2005 yılına kadar kesintisiz olarak süren bu çalışmaların odak noktası, çivi yazılı tabletlerin ait olduğu Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın yerleşim tabakları. 2006 yılından itibaren de Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığında yeni dönem kazıları başlarken,  devam etmekte olan yeni dönem kazılarında, höyüğün tam stratigrafisinin belirlenebilmesi için daha geç olan Klasik Çağ (Hellenistik-Roma) tabakalarının değerlendirilmesi gündeme geldi ve bu yönde de çalışmalar başladı. Bu bağlamda, Kültepe stratigrafisinde 3. tabaka ile temsil edilen Hellenistik Dönem’e ait çalışmalar NEVÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Araştırma Görevlisi Burcu Tüysüz tarafından yürütülüyor.

Hellenistik Dönem’de Kültepe Anisa adında, höyük kısmı yerleşim; karum (aşağı şehir) alanı ise mezarlık olarak kullanılmış küçük bir Kappadokia şehri. MÖ. 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen miras davasını konu alan Anisa levhasından edindiğimiz bilgilere göre, Anisalıların, kendilerine ait meclisleri, memurları ve gelişmiş yasaları vardı. Onlar kendi kendilerini yönetebiliyorlar ve kanunlarını kendileri belirleyebiliyorlar.

Kültepe’nin Hellenistik Dönem’i ile ilgili kazılar küçük alanlarda yapılmış olup, bu yöndeki çalışmalar son yıllarda hız kazanmaya başladı. Kısıtlı alanlarda gerçekleştirilen araştırmalarda önemli arkeolojik veriler tespit edildi. Bu veriler arasında savunma sistemi, mimari yapılar, mezarlar,  ithal ve yerel seramik eserler ile sikkeler sayılabiliyor.

Anisa’nın Hellenistik Dönem’deki zenginliğini yansıtan ilk veriler arasında kentin savunma sistemi geliyor. Güçlü bir yapıya sahip olan sur duvarları, kabaca yontulmuş taş temel üzerine kerpiç ile inşa ediliyor. Duvarların genişliği 2.5 metre olup yer yer sura bitişik yapılarla genişlik 5 metre’ye ulaşıyor. Hafif içe doğru yatan duvar, yatay olarak her beş sırada bir ahşap hatıllarla statik anlamda güçlendirilirken, yapılan sondajlarda surun en az 5 metre yüksekliğe sahip olduğu anlaşılıyor. Surun iç yüzeyinde her 7 metrede bir,  surun üstüne çıkabilecek merdivenler yer alıyor. Surun dış yüzeyi, sağlamlığı artırmak için çeşitli zamanlarda yapılmış payandalarla desteklenmekte.

Güçlü savunma sisteminin içinde, dönem dönem çeşitli onarımlarla tekrar kullanılan yapılar tespit edilirken, bu yapılarda, yer yer izlenebilen farklı kodlarda taş döşeme zeminler ve duvarlarda sonradan kapatılan kapı aralıkları, yapıların birden fazla kullanım evresine sahip olduğuna işaret ediyor. Söz konusu mimari ile bağlantılı olarak ele geçen, 50 cm yüksekliğindeki tanrıça heykeli yapının dini amaca hizmet ettiğini gösteriyor. Bugün Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen heykel Kapadokya Bölgesi’nde ele geçen ender eserlerden kabul ediliyor.

Hellenistik Dönem Kültepesi hakkında bilgi veren verilerden bir diğeri seramik buluntular arasında ilk olarak anılması gereken eser Anadolu’da ünik bir yere sahip olan ve olasılıkla yerel bir atölyede üretilen boyunlu amphorlar. 31 cm yüksekliğinde olan eser üzerindeki zengin bezeme kompozisyonu ile şehrin o dönemdeki zenginliğini ve seramik kültürünü yansıtması ile önem taşımakta. Eserin ön yüzüne panter avı sahnesi işlenmiş. Burada şahlanmış bir atın üzerinde mızrak savuran bir figür ve atın karşısında saldırmakta olan bir panter betimlenmiş. Arka yüzü ise kemer ve balık pulu şeklinde yapılmış motiflerle süslenmiş. Bu ana sahnelerin dışında kalan tüm vazo yüzeyi ise hiç boşluk bırakmamak istercesine, ikinci derecedeki çeşitli motifler dikkat çekmekte.  Kültepe’nin seramik buluntuları arasında Atina’dan ithal siyah astarlı seramikler, bize şehrin Hellenistik Dönem’de uzak coğrafyalarla ticari bağlantılar kurduğunu gösteriyor.

Söz konusu döneme ışık tutan bir başka veri kaynağı sikkelerdir. Sikkeler arasındaki bir örnek dikkat çekici. MÖ. 3. yüzyıla tarihlenen örneğin ön yüzdeki yazı “ΑΝΙΣΑ – ΔΣΑΡΙ – Δ”; şehrin ismi ANİSA’yı ve kısaltılmış bir Pers ismi gibi görünen ZARİ yani yerel bir yöneticinin ismini barındırmakta. Anisa’nin kendi adıyla para basmış olması Kappadokia Krallığı’na bağlı, kendi adına sikke basabilen, yerel bir güç olduğuna işaret ederken, Anisa sikkesinin dışında III. Alexandros’dan (Büyük İskender-MÖ. 336-323) Kappadokia’nın son kralı I. Archelaus Sisines’e (MÖ. 36-MS. 17) kadar örnekler de ele geçiyor.

Şimdilik kısıtlı alanlarda yapılan çalışmalar ve bu çalışmadan elde edilen veriler Kültepe’nin Hellenistik Dönem’de, demokrasi ile kendi kendi yöneten, sikke basan ve uzak coğrafyalarla ticari bağlantılar kuran, alım gücü yüksek bir merkez olduğunu gösteriyor. İlerleyen dönmelerde daha geniş alanlarda yapılması planlanan kazı çalışmaları bahsi geçen dönemin kültürel özelliklerinin daha net anlaşılmasına katkı sağlayacak.

Kültepe-Kaniş kazılarında ortaya çıkarılan eserlerin özgünlüğünü bozmadan ömrünü uzatmak ve mümkün olduğunca, bu eserleri gelecekte de insanoğluna ulaştırmak amacıyla çeşitli yöntemlerle uygulanan restorasyon ve konservasyon çalışmaları ise NEVÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Cam Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muharrem Birol Akalın tarafından yürütülüyor.

Restorasyon ve konservasyon çalışmalarında yerine göre eserlerde sağlamlaştırma, bütünleme, temizleme, taşıma işlemleri uygulanırken, eserler üzerinde görülen mekanik, fiziksel, kimyasal, biyolojik bozulmaların incelenmesi sonucu eserlere hangi işlemlerin uygulanacağına karar veriliyor ve ona göre gerekli restorasyon ve konservasyon işlemleri uygulanıyor.

Genel olarak kazı evinde bulunan laboratuvarımızda, metal, seramik, taş, ahşap, ve kemik eserlerin restorasyon ve konservasyonları yapılırken, zaman zaman kazı alanından da bazı eserler uygun yöntemlerle yerlerinden kaldırılıp kazı evine taşınmakta, depolarda uygun şekilde saklanıyor.




Editör: samet ateş



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
YUKARI